Bugün 3 Aralık Dünya Engelliler Günü. Birleşmiş Milletler tarafından yıllarca desteklenen ve küresel çapta farkındalıklar oluşturulan bir gün. Türkiye’de de 2006 yılında BM tarafından onaylanan 2008 yılında da yürürlüğe giren Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi’nden sonra her yıl 3 Aralık günü Dünya Engelliler Günü olarak kutlanıyor.
Bu gün resmi kurumlar, ticari kurumlar ve sivil toplum örgütleri tarafından bir çok etkinlikler gerçekleştirildi. Yetkililer bol bol nutuk attı. Yerel yöneticiler engelliler için neler yaptıklarını ya da yapacaklarını anlattı. Medya da işin ajitasyon kısmıyla ilgilendi.
Peki ya bu işin öznesi olan engelliler ne dedi?
Gelin biraz da onları dinleyelim.
Altı Nokta Körler Derneği Denizli Şubesi Başkanı Muzaffer Eskin’i tanımayanınız yoktur sanırım.
Muzaffer Eskin ülkede yaşayan engelli nüfusun bir hayli fazla olduğunu belirterek; her engellinin, eğitim görme, çalışma, seyahat etme gibi haklarını herkesle aynı koşullarda kullanabilmeyi istediğini söylüyor. Anayasa’nın 2. maddesi olan “sosyal” niteliğine dikkat çekiyor.
Ve taleplerini şöyle ifade ediyor: “İlimizdeki toplu taşıma araçlarının engelli erişimine uygunluğunda eksikler vardır. Belediye araçlarında sesli uyarılar, yolcu ve sürücü rahatsızlığı gerekçesiyle kapatılmıştır. Büyük şehir belediyesinin yüzme havuzlarından görmeyenler yanlarında refakatçi olmaksızın yararlandırılmamaktadır. Oysa ki herkesin güvenliğinden farklı değildir engellilerin güvenlikleri. Dileyen refakatçisiyle, dileyen tek başına yararlanabilmelidir havuzlardan.
Her engellinin engel durumuna göre kullanacağı araç-gereçler, engelin süreklilik durumuna göre kullanacağı ilaçlar vardır. Sosyal devlet olmanın gereği olarak bu araç-gereçler ve ilaçlar, devletçe karşılanmalıdır.”
Muzaffer Eskin taleplerini yazılı bir açıklamayla kamuoyuna duyurdu zaten. Eskin, engellilerin, kendileriyle ilgili kararlarda söz sahibi olması gerektiğinin de altını çizdi. “Bizim için biz olmadan asla” prensibi gereği bizimle ilgili kararlara katılmamızın önünde engeller oluşturulmamalıdır.
ANKARA’DAN MEKTUP VAR
Evet Ankara’dan bir mektubumuz var. Mektup, Eğitimde Görme Engelliler Derneği üyesi Pınar Göçen’den geldi. O’da atılan nutuklardan, kahramanlık, yüceltme ve koruma haberlerinden bıkmış bir kardeşimiz.
Engellilerin günlük yaşamda basit ve çözülmesi kolay sorunların ortadan kaldırılmasını istiyor.
İstediği çok basit, görme engelli çocukların hala okullarında ders kitaplarına ulaşamadıklarını ve oldukça sorun yaşadıklarını ifade ediyor. Bu konuda bir kampanya başlattıklarını ve herkesinde desteğini istiyor.
Pınar’ın mektubu şu cümlelerle devam ediyor:
“Merhabalar, EGED bünyesinde bir araya gelen görme engelli öğrenciler diyor ki: Hepimiz eğitimde eşit haklara sahip olmamız yönünde hem fikiriz. Ancak, gerek kendimizi ifade edemediğimiz için gerekse haklarımızı bir noktada savunamadığımız için eğitimde eşit durumda olamadığımız konular oluyor. Eğitimde eşitlik dediğimiz zaman aklımıza ilk başta kabartma kitaplarımızın gecikmesi durumu geliyor. Kabartma kitaplarımızın gecikmesi sonucunda, dersleri takip etmekte güçlük, belirli özgüven eksiklikleri, verilen ödevleri zamanında yapamamak gibi daha birçok faktörden dolayı mağdur durumda olabiliyoruz.
Gelin, buna hep birlikte dur diyelim. Yapmış olduğumuz çalışmaya hepinizi davet ediyoruz. 444 0632 Milli Eğitim’in iletişim numarasını arayıp, ders kitaplarının geciktiğinin bilgisini verip, bu durumda yaşadığımız mağduriyetleri anlatıp bir dilekçe yazdıralım.”
Şu anda kitaplarını almak için seferber olmuşlar. Ve destek bekliyorlar.
Engelliler gününü kutluyoruz, engellilerin kullanması gereken kaldırımları ve rampaları arabalar işgal ediyor ve bizler sadece seyrediyoruz. Bu fotoğraf Denizli’de vilayetin önünde engeliler günü kutlamalarında çekilmiş.
Günleri kutlamak güzel ve iyi bir şey farkındalık yaratma anlamında, ancak o günlerin özneleri olan toplumsal kesimlerin sorunlarını çözer, taleplerini yerine getirirsek inanın o günler daha da anlamlı hale gelir.