Eskiden çalışan insanların en büyük beklentilerinden biri emekli olabilme hayaliymiş. Çünkü o zaman toplu tazminatlarıyla hem ev veya araba alabilecek, ya da çoluk çocuğunu rahatça evlendirebilecekmiş.

Üstelik o zaman sadece evin babası çalıştığı halde aldığı emekli maaşıyla da gül gibi geçinip gidebiliyorlarmış.

Şaka gibi değil mi?

Günümüzde emeklinin içinde bulunduğu ekonomik şartlara ve aldığı maaşlara bakıldığında, söylediklerim çoğuna şaka veya hayal gibi gelecektir.

Günümüz şartlarına bakıldığında en düşük emekli maaşının 12 bin 500 liradan, 2025 yılı Ocak ayında SSK ve Bağ-Kur emekli aylıklarına yapılan yüzde 15,75 oranında zamla 14 bin 468 lira 75 kuruşa yükseldiğini bilmeyen yok. Üstelik bu miktarın içinde ek ödeme de yer alıyor.

Günümüz şartları derken, bu arada ev kiraları en az 14 veya 15 bin liradan başlıyor. 

Senelerce değişik kurumlarda veya özel sektörde çalışıp emekli olan bir kişi sizce bu maaşlarla ev, araba mı alır, yoksa çoluğunu çocuğunu okutup, çeyizini düzüp evlilik mi yaptırabilir?

Bu yazdıklarımı okurken acı acı gülümsediğinize eminim.

Tabi ki günümüz şartlarında evini, arabasını en son model alanlar ve günlerce konuşulacak takı ve düğünler yaptıranlar da çok ama, o kişiler ekonomik düzeyi en üst seviyelerde dolaşan kişilerden oluşuyor.

Bir kira bedelinin 15 bin liradan başlarken, en düşük emekli maaşıyla 14 bin 468 lira 75 kuruş alacak olanlardan değil.

Bu maaşla nevri dönmüş ve ne yapacağını bilemez halde olan emekliler ise şu anda hangi banka en çok promosyon veriyor telaşında. Maratona çıkmış ama yorgunluktan, yaşlılıktan, bitkinlikten, yeterli gıda alamamaktan dermanı kalmamış,  son çare olarak hayatta kalmak için banka banka gezerek ayaklarına kara sular inen emekliler… Ne yapsınlar ki? Banka değiştirip iki üç kuruş minik maaşlarıyla azıcık daha nefes alma telaşından, ayakta kalma çabasından başka ne yapsınlar ki?

İş sadece banka maratonuyla da bitmiyor ki. O maaşı bir ay her tür ihtiyacına yetirip aybaşını getirebilmek için artık emekli adres sorma yarışına da girmiş durumda.

O da hangi markette hangi ürünü en ucuza alabilirim, veya pazara çıktığımda en ucuz meyve sebzeye ulaşabilirim yarışı.

İnanın bu durumlara her gün gözlerimle şahit olmaktayım.

Sıklıkla şahit olduğum bir başka durumsa, çöp bidonlarını karıştırıp kağıt, pet şişe, teneke kutu ve plastik kutu toplayanların sayısındaki muazzam artış.

Bazen onları gördüğümde insanlığımdan utanıyorum, içim acıyor ve içimden “Belki de bu kişilerin arasında emekliler de vardır” diye düşünmeden edemiyorum.

Çok ilerlemiş yaşlarına rağmen, sokak köşelerinde bir şeyler satıp iki üç kuruş kazanma çabasında olanlar da ona keza. 

Günümüz şartlarında gıdaların ve her tür ihtiyacın fiyatı dur durak bilmeden artıp dururken, 5 liranın günümüzdeki hali 100 liraya tekabül ederken, minicik maaşıyla ne yapsın emekli?

Bu maaş artışı en azından 25 bin lira olsaydı da, insanlar bu kadar çaresizliği, mağdurluğu bir arada yaşamasalardı, evlerine arada et de girebilseydi, ekmek, tarhana, bulgura, makarnaya talim etmeselerdi ve insanca yaşayabilseydi hem onlar hem tüm toplum için daha huzurlu olmaz mıydı?

İnsanların yüzünden kaybolup giden gülümsemeler geri dönebilseydi daha mutlu ve huzurlu bir toplum oluşmaz mıydı?

Ekonomik açıdan en zor şartlarda yaşam savaşı veren tüm insanlarımız ve emeklilerimiz için daha yaşanabilir bir hayat dileğiyle..  

Sağlıcakla kalasınız.