Sevindik Aile Sağlığı Merkezi hekimi Ali Tatar, ASM’lerde yürütülen hizmetler ve bakanlığın yeni yayınladığı, tartışmaları da beraberinde getiren aile hekimliği yönetmeliği hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Aile hekimliğinin birinci basamak hekimlikte uygulanması gereken en önemli yöntem olduğunu kaydeden Tatar; “Aile hekimliğinde hekim ile hastayı birbirine birebir eşlemekle hastanın her yönden daha hasta olmadan takibi, muayenesi, tedavisi ve daha sonra hasta olarak da en iyi şekilde takibini yapmak mümkündür. Aile Sağlığı Merkezlerimizde verilen hizmetler; aile planlaması uygulaması ile çocuk daha annesi ve babasının beyninde bir düşünce iken den başlıyor” ifadelerini kullandı.
TAKİP YAPILIYOR
Hasta takibinin daha anne karnındayken başladığını hatırlatan Tatar; “Kişilerin anne karnındayken takibi, yine bebek doğduktan sonra aşılamaları ile koruyucu hekimliğin ilk safhaları, daha sonra okul sağlığı, göz taramaları, boy kilo takibi, çocuk sağlığı hizmetleri, biraz büyüyünce ergenlikte sağlık hizmetleri ve en son çıkan HYP uygulaması ile de bütün toplumun sağlığının genel durumunun bir takibi yapılıyor. Merkezlerimizde küçük basit tıbbi müdahaleler, tedavi hizmetleri ve ana çocuk sağlığı takipleri yapılabilmektedir. İnsanlarımız aile hekimliğini hemen gelip reçete yazdırmak gibi görüyor ve en büyük yanılgı da sistemde ne yazık ki bu” diye konuştu.
HASTAYKEN DEĞİL SAĞLAMKEN GELİN
Sağlık Bakanlığının yayınladığı yeni aile hekimliği yönetmeliği kapsamında hasta olsun olmasın herkesin taranması metoduyla hastalıkların oluşmasının önlenmeye çalışıldığını hatırlatan Tatar yanlış anlaşılan konulara ilişkin ise şu değerlendirmeleri yaptı:
* Türkiye de insanlar tam olarak anlayamadığı için 2006 yılında aile hekimliğine gösterdiği peşin hüküm tepkisini bu yönetmeliğe de gösteriyorlar.
* O zaman da biz istediğimiz hekime muayene olamayacak mıyız diye tepkiler gösterilmişti. Halbuki herkesin bir aile hekimi olmasının faydasını şimdi daha iyi anlıyorlar.
* Hastalarımız şu anda kendilerine ilaç yazılmayacağı, hizmetin paralı olacağı gibi düşünceler söylüyorlar, herkes kendi anladığını dile getiriyor. Akılcı ilaç uygulaması yıllardır yapılan bir şeydi; benim gibi eski hekimler de bilirler ki; eskiden önümüze gelene antibiyotik yazarken şu anda çok seçici davranıyoruz.
* Ağrı kesicileri kişilerin kendine uygun olanlarını yazıyoruz. Türkiye’de çok antibiyotik kullanımı yönünden tüm Dünya ülkeleri içinde kötü durumdayız.
* Antibiyotik diğer ilaçlar gibi değil, eğer sadece gerektiğinde kullanılmaz, sık sık kullanılırsa mikropların direnç kazanmasına yol açıyor.
* Bu yönetmelikle de antibiyotik kullanımındaki bu durumlar da düzene girecek diye düşünüyorum. Yine yeni yönetmeliğin bir başka vurguladığı kronik hastalık takiplerini biz zaten aile hekimliğinde kısmen yapıyorduk ama son yönetmelikle bu biraz daha önem kazanacak.
* Çünkü bir hastanın tansiyonunu, beyin kanamasına yol açtıktan sonra teşhis etmenin kime ne faydası olacak. İşte Aile Hekimi olarak yaptığımız taramalar ile henüz daha sınırda olan kronik hastalıkları yakalayıp kişilere gerekli tedavileri uyguluyor ya da gerekli branşlara yönlendirebiliyoruz.
* Bu takiplerin önemini aslında; basit bir gaita da gizli kan ile tespit edebildiğimiz kalın bağırsak kanseri olan bir hastaya ya da beyin kanaması olmadan hiç farkında olmadığı tansiyon yüksekliğini belirlediğimiz bir hastaya veya da organ kaybına gitmeden diyabeti olduğunu tespit ettiğimiz ve tedavisini düzenlediğimiz bir hastaya sormak gerekli.
* Aile Sağlığı Merkezlerimizde yaptığımız kronik hastalık takiplerinin önemini en iyi onlar anlatabilirler. Vatandaşlarımız, Aile Hekimine hasta olduktan sonra değil aslında sağlamken gitmeli, sağlıklarının devam edip etmediğinin kontrolünü yaptırmalıdırlar. Son çıkan yönetmelikte de düzenli Aile hekimine gidilmesi kısmını ben çok önemsiyorum, hastalarımız da bunu lütfen önemsesinler.