Son zamanlarda artan kadın cinayetleri toplumun her kesiminden tepki görmeye devam ediyor. Dün ülkenin birçok noktasında KESK Kadın Meclisi üyeleri basın açıklamaları yaparak tepkilerini dile getirdiler.

KESK Denizli Şubeler Platformu Kadın Meclisi Dönem Sözcüsü Figen Tufan’da yaptığı basın açıklamasında, Günlerdir ülkenin her şehrinde sokaklarda, kampüslerde, alanlarda, iş yerlerinde oldukça meşru tek talebi dile getiriyoruz, “Yaşam hakkımız korunsun, evlerimizde işyerlerimizde sokaklarda güvende yaşayabilelim yani yaşayalım.” Dedi.

Denizli’nin Yüksek Kesimleri Beyaza Büründü Denizli’nin Yüksek Kesimleri Beyaza Büründü

Figen Tufan, bu ülkede kadınlar ve kız çocuklar sadece kadın oldukları için öldürülmesin, şiddetten azade yaşayabilsin istiyoruz diyerek, “Siyasal iktidar toplumsal cinsiyete dayalı bir anlayışla hepimizi şiddetten koruma ve yaşam hakkını sağlama yükümlülüğünü yerine getirsin diyoruz.

Hükümetten ilk imzalayıcısı olmakla övündüğü ancak sonra tam çark ederek, bizlerin sözüne, toplumun hemen her kesiminden yükselen İstanbul Sözleşmesi Yaşatır! şiarına kulak tıkayarak içinde bulunmayı sürdürdüğü kadın düşmanlığına son vermesini, toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamaya yönelik düzenlemeler yaparak hayata geçirmesini istiyoruz. Kadın ve çocuk düşmanı ceza hukukunun değişmesi gerektiğini vurguluyoruz. Erkek adalet değil gerçek adalet sağlanana kadar hiçbirimiz güvende değiliz!

Sokaklarda tek bir talepte birleşen, jin, jiyan, azadi (kadın, yaşam, özgürlük) diyen kadınları açıktan hedef göstererek susturma gayretinin de eşlik ettiği kadınların hayatını hiçe sayan uygulamalar ve söylemlerin, erkeklerin şiddetini daha da derinleştirdiğini, meşrulaştırdığını, olağanlaştırdığını söylüyoruz ve yineliyoruz.” Dedi.

KADIN CİNAYETLERİ POLİTİKTİR!

AKP-MHP iktidarı millilik ve yerlilik çerçevesinde dini referanslarla tanımladığı Türkiye Yüzyılı’nda kadınlığa, kendine benzemeyen ve hizmet etmeyen dışında, yerli ve milli olmayan dışında kimseye yaşam hakkı tanımadığını belirten Tufan, “Kadın demeye dahi korkan iktidar fıtrat tartışmalarını ileri taşıyarak kadının yerine ‘kutsal aile’yi ikame ediyor. Bu ‘makbullüğün’ çerçevesi de anneliği reddetmeme, doğurmak için sezaryanı yöntem seçmeme, iş hayatına katılsa da bakım emeği ve ev-içi yeniden üretim emeğini üstlenmeye rıza göstermek zorunda olduğunun ilamı olan ‘asli görevleri’ni de aksatmamayla tanımlanıyor.

Diyoruz ki işte tüm bunlar, yani kadınlara aile dışında bir yer tanımlanmaması ve beraberinde gelen kadını, çocuğu değil aileyi koruma anlayışı, peşi sıra gelen boşanmanın zorlaştırılmasına yönelik düzenlemeler, nafaka hakkı tartışmaları, yine bunlardan bağımsız olmayan cezasızlık politikaları toplumsal cinsiyet eşitsizliğini derinleştiriyor. Bu haliyle halihazırdaki politikaların her biri, tüm kurumsal yapılar kadının varlığına tehdit.  

Adalete erişemiyoruz, şiddete uğradığımızda yaptığımız başvurular dikkate alınmıyor. Erkekler patriyarkanın kendilerine tanıdığı bu ayrıcalıklarla, kadınlara ve çocuklara psikolojik, ekonomik, fiziksel ve cinsel şiddet uygulamayı hak görüyor.

Kadınlar yanlış erkeği seçtiği için öldürülmüyor, kadınlar yanlış zamanda yanlış yerde oldukları için öldürülmüyor, eşitlik istedikleri için, boşanmak istedikleri için öldürülüyor. Bazen de sadece eril şiddete muktedir olduğunu test etmek için erkeklik provası yapanlarca öldürülüyor. Erkek şiddet bu kadar açıkken ve kadın cinayetleri ve çocuk istismarı vakaları bu kadar yaygınken asıl sorular sorulmasın, asıl sorun gözlerden uzak tutulsun, asıl sorumlulardan hesap sorulmasın diye de ilgi başka yerlere çekilmeye çalışan AKP-MHP iktidarıysa eril şiddete son verme iradesi göstermiyor. İşte tüm bu nedenlerle Kadın Cinayetleri Politik.” Dedi.

BUGÜN “DÜNYA KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ”

Figen Tufan bugünün “Dünya Kız Çocukları Günü” olduğunun altını çizerek, “Bugün 11 Ekim, aslında her gün en az üç kadının öldüğü, kadınların kazanımlarının birer birer ellerinden alındığı, çocukların kaybolduktan sonra ölü bulunduğu, tepkilerini dile getirmek üzere meydanları kampüsleri dolduran kadınlarınsa devletin şiddetine maruz kaldığı günlerden biri sadece bugün. Bugün aynı zamanda, ‘Dünya Kız Çocukları Günü’

Bugün buradan kız çocuklarının karşılaştığı toplumsal cinsiyet eşitsizliği, eğitim, sağlık ve sosyal haklara erişim sorunları ve kız çocuklarını güçlendirmeye yönelik tedbirler alarak yoksulluk, şiddet, dışlanma ve ayrımcılığın önüne geçilmesi gerektiğini daha çok vurgulayalım isterdik, oysa siyasal iktidardan en temel hakkımızı teminat almasını istemek için bir aradayız. Hayatlarımızın herhangi bir dönemini bir erkeğin şiddetine, şiddete maruz kalmadan yaşayabilmemizi sağlamakla yükümlü olan hükümete sorumluluğunu hatırlatmak istiyoruz.

Bir kez daha toplumsal cinsiyet eşitliğini temel alan bir müfredat istiyoruz. Ayrımcılığı önlemede ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamada önemi tartışılmaz olanİstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğimizi, bu konuda geri adım atmayacağımızı hatırlatıyoruz. Her kız çocuğunun hayallerine ulaşabilmesi, ayrımcılığa uğramadığı bir ülkede yaşayabilmesi için mücadele etmeyi sürdüreceğiz.” Dedi.

Editör: Orhun Çoban