Bakıyorum da hepimiz bir telaş içerisinde gün boyunca oradan oraya yetişmek, işleri bitirmek, hep birileriyle görüşmek derdindeyiz… daha bir sürü sayabiliriz bunlar gibi.
Peki, şimdi sizlere soruyorum.
Onca hengame arasında köşeye çekilip kendinizi uzaktan seyrettiğinizi hayal ettiniz mi hiç? Bence bunu şimdi yapın.
Gün boyunca nasılsınız?
Neler yapmışsınız ve bunların ne kadarını kendiniz için yapmışsınız.
Mesela hanginiz iş yerinde masa başında, işe giderken otobüste ya da işyerinizin kantininde kahvaltı yerine sabah erkenden kalkıp bugün de benim günüm diyerek kendisine güzel bir kahvaltı hazırlayıp kendisini ödüllendirerek güne başladı?
Ya da masa başında iş arasında yudumlanan çay, kahveler dışında çayını, kahvesini alıp kendisine 15 dakika da olsa kendini dinleme imkanı verdi. Hepimizin yaptığı bir yanlış var. Koskoca bir yıl boyunca çalışıp, bir hafta içerisinde bu bir yıllık yorgunluğu atabileceğimizi sanıyoruz. Bunu yapmamalıyız. İllaki deniz kum ya da 5 yıldızlı bir otelde tatil yapmak değildir dinlenmek. Kendimiz ile ilgili güzel planlarımızı hep geleceğe yönelik yapıyoruz. Peki, ya gelecek bizim için gelmeyecek ise? Bu da nasıl bir cümle diyen olabilir. Anı yaşayalım diyorum. 24 saat içerisinde hiç olmazsa 1 saati kendinize ayırın. Bu illaki yatın uzanın değil. Ya da kimseyle konuşmayın, yalnız kalın demek değil.
Öncelikle sizi mutlu eden şeyleri yazın derim.
Sonrasındaki adım ise, her gün 1 saatinizi sizi mutlu eden o şeylerden birisini yaparak geçirin.
İnanın bana kendinizi yenilenmiş gibi hissedeceksiniz. Hayata mola verin mola vermeyi ihmal etmeyin. Eğer ki siz hayata mola vermezseniz gün gelir beden yorulur, ruh yorulur; hayat size mola verir.
Öncelikle kendinizi sevin ve kıymetinizi bilin. Siz kendinizin kıymetini bilmezseniz, hiç kimse sizin kıymetinizi bilmeyecektir. Kıymetinizi bilen insanları koyun heybenize ve önce kendinizi, sonra hayatı, daha sonra da kıymet verdiklerinizi sevin.
Sevgiyle kalın…