GÜNDEM

Av. Fevzi Özlüer: Kirlilik Kamusal Ve Siyasal Stratejinin Bir Parçası

Denizli’de “Büyük Menderes odağında kirlilik, ekolojik yıkım ve mücadele” konulu söyleşi gerçekleştirdi. Söyleşide Çevre Hukuku Ağı’ndan Avukat Fevzi Özlüer, Gıda Mühendisi ve Akademisyen Bülent Şık ve Mekanda Adalet Derneği’nden Cemre Karar konuşmacı oldu.

Büyük Menderes İnisiyatifi, TMMOB, Denizli Barosu, Türk Dişhekimleri Birliği ve Denizli Merkez Ziraat Odası, Denizli’de Çatalçeşme Oda Tiyatrosunda “Büyük Menderes odağında kirlilik, ekolojik yıkım ve mücadele” konulu söyleşi gerçekleştirdi.

Söyleşiye Denizli Büyükşehir Belediyesi Başkanvekili Ali Marım, Avdan’da maden şirketi yetkililerinin şikayeti üzerine dava açılan Hatice Kocalar, Avdan muhtarı İlhan Kulaç, Avdan Platformu, ÇYDD, Veli-Der, TTB Aile Hekimliği Kolu, KESK, Türkiye Yazarlar Sendikası ve siyasi parti temsilcileri katıldı.

Açılış öncesi Denizli’de yaşamını yitiren Gazeteci Ayhan Çimendağ ve Ali Şana başta olmak üzere ekoloji mücadelesine verdiği destekle bilinen ve yaşamını yitirenler için saygı duruşu yapıldı. Söyleşi öncesi söz verilen Hatice Kocalar, “Kendi tarlamızda akan suları durdurdular. Talan ettiler. Bana para teklif ettiler. Kepçelerle çiğneyecek oldular, yılmadım. Kırılırım eğilmem! Toprağımı koruduğum için onurluyum, mutluyum, gururluyum” diye konuştu.

“SULAR KULLANILMAZ HALE GELİYOR”

Gıda mühendisi akademisyen Bülent Şık, Menderes Havzasındaki kirliliğin gıda ve insan sağlığı üzerine etkilerini anlattı. Bilinenin aksine Türkiye’nin su varlıkları noktasında zengin olmadığını ve üzerine titrenmesi gerektiğini söyleyen Şık, “Türkiye giderek kuraklaşan bir ülke olacak. Önümüzdeki 20 yıl içerisinde su varlıklarında 3’te 1 azalma bekleniyor. Sudaki azalmayı fark edebiliyoruz ancak sudaki kirliliği de yok olma gibi düşünmeliyiz. Kimyasal kirlilik nedeniyle suların kullanılamaz hale gelmesi henüz kamuoyunda üstünde durulan konu değil” diye konuştu.

KİRLİLİĞİN ÇOCUK SAĞLIĞI VE ZİHİN GELİŞİMİNE ETKİLERİ

Kimyasal kirliliğin her yaş grubuna ayrı etki ettiğinin altını çizen Şık, “Bahsettiğim toksik zehirlenme değil. Uzun zamana yayılan, olumsuz etkileri uzun yıllarda ortaya çıkan yavaş şiddet. Toksik kimyasalların yetişkinlerle 0-14 yaş grubuna etkisi aynı değil. Toksik kimyasalların özellikle bebekler ve çocuklarda beyin gelişimine hasardan üremeye kadar birçok olumsuz etkisi var. Bugün genç yaşta ortaya çıkan dikkat bozukluğu, algılama güçlüğü gibi sorunların temelinde toksik kimyasal maddeler yatıyor” ifadelerini kullandı.

“YAŞADIĞIMIZ KİRLİLİĞİN 25 YILLIK BİR ARKA PLANI VAR”

Dr. Avukat Fevzi Özlüer ise havzadaki kirliğin kamusal stratejinin bir parçası ve uluslararası tekellerle işbirliği halinde ortaya çıktığını dile getirdi. Tablonun kamusal ve siyasal yönünü ortaya koyan Özlüer, “1980’li yıllara kadar inmek zorundayız. Büyük Menderes Havzasının kaderini belirleyen süreç Türkiye’nin ekonomi politiğiyle son derece yakından ilgili. Bu ekonomi politiğin iki boyutu var. Bunlardan birisi; Türkiye’de siyasetin örgütlenme biçimi. Bir diğeri de ekonominin örgütlenme biçimi” diye konuştu.

“BUGÜN YAŞADIĞIMIZ KİRLİLİĞİN 25 YILLIK BİR ARKA PLANI VAR”

O yıllarda bölge ekonomisinin tarım, turizm ve enerji ihtiyacı temelinde örgütlendiğini aktaran Özlüer, ancak darbe öncesi dönemde enerjinin devlet eliyle ihtiyaca binaen üretildiğini, darbe sonrası özelleştirmelerin gündeme gelmesiyle sermayenin ihtiyaçlarına göre modelin örgütlendiğini ifade etti. Aynı sürecin limanlar için de geçerli olduğunu belirten Özlüer, “Tarımda özelleştirme politikalarıyla tarımın tasfiyesi ve kentlerde ucuz işgücüne dayalı bir sanayi üretim sürecine ilişkin uluslararası sürece eklemlenme ve birikim stratejilerine dönüşümü başarmış. Bugün yaşadığımız kirliliğin 25 yıllık bir arka planı var” dedi.

{ "vars": { "account": "UA-108757569-1" }, "triggers": { "trackPageview": { "on": "visible", "request": "pageview" } } }